Halkımız Demokrasi ve Barış Demiştir

Halkımız Demokrasi ve Barış Demiştir

Önemli üç seçimin ikinci aşaması olan cumhurbaşkanlığı seçimini geride bıraktık ve sonuçları çeşitli yönleriyle değerlendirilmeye devam edilecektir. Seçim sürecinin başından itibaren, demokrasinin en temel kriterleri bile dikkate alınmadan, eşitsizlik ve adaletsizlik ortamında seçim gerçekleşti ve yüzde 51,8 oranla Başbakan Erdoğan cumhurbaşkanı seçildi.
AKP ve çevresi tarafından bu seçimlerden alınan sonucu bir başarı olarak göstererek AKP’yi ülkenin kaçınılmaz seçeneği olarak sunmaya çalışıyor. Bu seçimde CHP seçmeninin küskünlükle veya partisinin kararını protesto etmek için sandığa gitmemesi ya da bazı kesimlerin boykot tutumunun etkisiyle Cumhurbaşkanlığı için kritik düzeyde de olsa yeterli oy oranını yakalayan Erdoğan için bu seçim sonucunun mutlak bir başarı olduğu söylenemez. Kimi solcu kesimlerin boykot ve tutumsuzluk kararı, bu seçimlerde Erdoğan’ın CB olmasını kolaylaştırmıştır.
Yerel seçimlerde neredeyse adayların yerine bizzat Erdoğan’ın çalışma yürüttüğü dikkate alınırsa, CB seçimlerinde aldığı oy miktarında kayda değer bir artış söz konusu değildir.
Erdoğan iktidarda olmanın avantajlarını kullanarak; devlet finansmanından, valilik, kaymakamlık, belediye, işadamları, medya vb bütün olanakları kullanarak siyaseten değil aritmetik bir başarı elde etmiştir. Bu yüzden kıl payı elde ettiği Cumhurbaşkanlığı yasal olsa da halkın gözünde meşruiyetini sağlamaya yetmeyecektir.
CHP-MHP ve etrafında oluşan siyasi cephenin seçeneği olarak ortaya çıkan ve aslında Erdoğan ile aynı ideolojik zeminden gelen İhsanoğlu’nun aday gösterilmesinin, hem halkın beklentilerine cevap vermediği hem de “Erdoğan’a karşı ne olursa olsun birleşme” taktiğinin siyasette bir karşılığı olmadığı, formülün tutmadığı görülmüştür.
Kuşkusuz, bu seçimde, esas olarak, partimizin de içerisinde yer aldığı demokrasi ve barış güçlerinin adayı HDP eş başkanı Selahattin Demirtaş ise bu güçlerin yerel seçimlerde aldığı oyu neredeyse ikiye katlayarak büyük bir başarı elde etmiştir. Demokrasi, barış, özgürlük talebine ve emekçilerin beklentilerine yanıt verecek bir politika yürüten Demirtaş’ın halkın siyasi bir özne olma isteğinin yanıtı olduğu daha geniş bir kesim tarafından görülmüştür. Seçim barajına yakın oranda oy alan Demirtaş’ın başarısı emek demokrasi ve barış güçlerinin yıllardır sürdürdüğü mücadelenin ürünüdür ve sonuç, bu güçlerin sorumluluklarını artırmıştır.
Ortadoğu’da yaşanan katliamlar, mezhepler ve kimlikler üzerinden kışkırtılan çatışmalar, savaşlar bölgede hem savaş karşıtı bir mücadelenin büyütülmesi hem de bölge halkları ile dayanışmanın sağlanması bakımından bu güçlerin önünde büyük mücadele alanları ortaya çıkmıştır ve diğer hiçbir partinin, çatının bu sorunları çözme eğilimine girmesi mümkün değildir.
Diğer yandan; bugün emek alanında yaşanan sorunlar ile inkar edilen, asimile edilen, görmezden gelinen, ezilen tüm kimliklerin ve toplumsal kesimlerin sorunları iç içe geçmiş durumdadır ve Demirtaş’ın oy oranı, halkın sorunlarına doğru ve açık bir yanıt veren partinin ya da adayın şansının büyük olduğunu göstererek siyaset sahnesinde yer alan bütün partilere de bir ders vermiştir.
AKP hükümeti ve artık Cumhurbaşkanı olan BB Erdoğan’ın liberal-muhafazakâr politikaları emekçileri köleleştirmeye, çevre ve tarihi varlıkları tahrip etmeye, kadınların eşitsizliğini ve üzerlerindeki toplumsal baskıyı artırmaya, kimlikleri ve inançları yok sayan tekçilikte ısrar etmeye devam edecek görünüyor. Bu bakımdan ezilen, baskı gören tüm bu kesimlerin mücadelesinin birleştirilmesi ve yükseltilmesi görevi de güncelliğini korumaktadır.
Kısacası bu seçimden de mücadeleye devam sonucu çıkmıştır. Bu vesile ile tüm emek, barış ve demokrasi güçlerini birleşmeye, ortak mücadeleye çağırıyoruz.

Genel Başkan
Selma GÜRKAN

Paylaş: