‘Haziran direnişi meşru halk direnişidir’

‘Haziran direnişi meşru halk direnişidir’

Taksim Dayanışmasına açılan davanın ilk duruşması görüldü. Savunmalarda Gezi direnişinin meşru, demokratik bir hak olduğu belirtildi.

Duruşmada ilk savunmayı yapan Yüksek Mimar Mühendis Mücella Yapıcı, “Suç işlemek bir yana bugün Danıştayın vermiş olduğu imar planlarındaki değişiklerinin iptaline ilişkin kararla haklılığımız onaylanmıştır” dedi. Gözaltında polisin sözlü tacizlerine maruz kaldıklarını belirten Yapıcı, kalp hastası olduğunu ve ilaçlarını almasının polis tarafından engellendiğini söyledi. Yapıcı, “Karşınıza suçlu olarak çıkarılacak hiçbir suç işlemedim. Asıl suçları işleyenlerin görmeden ölmek istemiyorum” diye konuştu.

Yapıcı’nın ardından savunmasına başlayan Çerkezoğlu ise “Gezi’nin bu mahkemelerde değil, sokaklarda, meydanlarda görülecek bir davası var. Çünkü Gezi’nin talepleri mahkeme kararıyla gerçekleşecek talepler değil” dedi. Çerkezoğlu, savunmasını, “Bu daha başlangıç, mücadeleye devam” sloganıyla bitirince salonda dakikalarca devam eden alkışlar  yankılandı.

‘KABUL EDİYORUM ÖRGÜT ÜYESİYİM!’

Elektrik Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Beyza Metin de kendisine yönelik ‘suç örgütü kurmak ve yönetmek’ suçlamasına cevap verdi: “Ben bir örgüt üyesi ve yöneticisiyim. Yalnız üyesi olduğum örgüt Elektrik Mühendisler Odasıdır”. Görevinin sadece meslektaşlarının haklarını korumak olmadığının altını çizen Metin, kente, doğaya ve insana karşı işlenen suçlarla mücadele ettiklerini dile getirdi. Meslek örgütlerinin öneminin Soma’da yaşanan maden katliamında net olarak göründüğünü dile getiren Metin, meslek odalarının uyarıları ve hazırladığı raporların dikkate alınmış olması halinde Soma faciasının yaşanmayacağına vurgu yaptı.

Emek Partisi GYK Üyesi Ender İmrek de, “Bu halk hareketini yönetmiş olmaktan sadece onur duyarım. Ancak savcının iddianamesinden korktuğum için değil, sadece kendi vicdan ve tutumlarıyla sokağa çıkan insanlara saygısızlık olur diye bu suçlamayı kabul etmiyorum” dedi. Başbakanın milyonların demokratik tepkisine kulak tıkayarak, “Polisimiz destan yazdı” şeklinde açıklamalar yaptığını hatırlatan İmrek, “Burada asıl yargılanması gerekenler insanlık suçları işleyenlerdir” diye konuştu. İmrek, “Gezi tarihsel ve toplumsal olarak meşru, demokratik bir halk direnişidir” dedi.

DEMOKRASİ TARİHİNE KARA BİR SAYFA EKLENMESİN’

Davada yargılanan EMEP GYK Üyesi Ercüment Akdeniz de Gezi direnişi süresince milyonlarca insanın “Ben yaptım, oldu” anlayışına karşı net tepkisini ortaya koyduğunu ifade etti. 8 Haziran tarihinde gözaltına alınmalarının tesadüfi olmadığına dikkat çeken Akdeniz, “Vali ‘Gezi Parkı’nı halka açtık’ diyor. Bir süre sonra oraya giden insanlar gözaltına alınıyor. Sonra ise o insanlara ‘örgüt’ suçlaması yapılıyor” dedi. Bir gazeteci olarak da gözaltında yaşadıkları hukuksuzlukların haberini yaptığını belirten Akdeniz, “Demokrasi tarihimize kara bir sayfa eklemek istemiyorsak bu dava düşmelidir” diye konuştu.
TMMOB İKK Üyesi Süleyman Solmaz ise, iddianamede yer alan suçlamaların hukuki bir dayanağının olmadığına vurgu yaparak, “Asıl suç yürüyüş ve gösteri hakkının polis saldırısıyla bastırılmasıdır. Asıl adalet bizlerin yargılanması değildir” diye ekledi.

‘GEZİ BİR SİSTEME KARŞIDIR’

HDK Üyesi Haluk Ağabeyoğlu, bu davayla Gezi parkı eylemlerinde yükselen halk hareketinin karalanmak istendiğine dikkat çekerek, “Gezi Hareketi bir kişiye değil bir sisteme karşıdır. Savcıya bu iddianameyi ayn sistem yazdırmıştır” dedi. Gezi Parkıyla  eylemlerinde yaşanan polis şiddetinin Kürtlerle empati kurulmasını sağladığını belirten Ağabeyoğlu, “Ama devlet aklı barış istemiyor” yorumunu yaptı.

‘BU DAVA AÇIKÇA HAK İHLALİDİR’

Yargılananların savunmalarının ardından avukatların taleplerine  geçildi. İlk olarak konuşan avukat Turgut Kazan, Taksim Dayanışması davasını ne Avrupa Birliğine ne Avrupa Konseyine ne de uluslar arası Hukuk örgütlerine anlatamadığını ifade ederek, “İfade özgürlüğünün en etkili kullanım biçimi gösteri yapmaktır. Bu hak idari mahkemelerin belirlediği yerlerle sınırlandırılamaz. Batıya bu yüzden bu davayı anlatamıyorsun. ‘Nasıl dava açılır’ diye soruyorlar. Barışçıl gösteri haktır. Dava açılması açıkça hak ihlalidir” dedi. 23 Eylül 2013 tarihinde Avrupa Konseyi’nin Türkiye’yi düşünce ve ifade özgürlüğü açısından sabit incelemeden kapsamlı incelemeye aldığını söyleyen Kazan, kapsamlı incelemenin Konseyden ihraç anlamına geldiğini ifade etti. Hukuka bağlı hiçbir devletin buluşma meydanlarını yasaklayamayacağını kaydeden Kazan, “Madem öyle Ayasofya’nın önü toplantı alanı mıdır” diye sordu. Yine örgüt suçlamasına da değinen Kazan, “Ben de Basın Konseyi üyesiyim. Basın Konseyi olarak biz Gazetecilere Özgürlük Platformunun içinde de yer alıyoruz. Bu durumda GÖP yasa dışı mıdır?” diye tepki gösterdi. AKP İl Başkanlığının soruşturma dosyasının örneğini kolayca savcılıktan almış olduğunu hatırlatan Kazan, “Savcıya gidiyorum, ‘Ben yoktum, diğer savcı arkadaş vermiştir’ diyor’ dedi. Kazan tüm yargılananların beraatini istedi.

‘SOYUT BİR İDDİANAME’

Avukat Fikret İlkiz, “İddianamenin beş ayrı başlık altında sonucu var. Hiçbir iddianame olay tutanağı ve fezleke tekrarından ibarettir. İddianameyi böyle yazarsanız o zaman İstanbul 33. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından bu iddianameyi geri çevirir.  İddianameler somut ve açık olmalıdır. Bu iddianame öyle değil. Kendileri hakkında ileri sürülen, suçlandıkları maddeye baktığımızda, ‘Bu anlamda 2911 sayılı yasanın 32, 33. ve 34. maddelerinde belirtilen suçları işlemek amacıyla örgüt kurmak’ diyor. Bu insanların hangi eylem amacıyla bir araya geldiğini somut anlatması lazım. Üç; o kadar soyut ki somut bir ifade veremiyorsunuz. Bu iddianame sorguya elverişli iddialar içermiyor. Dördüncü sonuç; soyuttur. Bir iddianamede somut ifadeler olmalıdır. Beşinci sonuç; dayanaklar soyut. Burada birkaç örnek veriyor” dedi.

Emniyette alınan ifade saatlerinin de yanlış yazıldığını vurgulayan İlkiz, Cansu Yapıcı’nın alınan ifadesinin başlangıç saatinin 19.00 , bitiş saatinin ise  19.05 olarak yazıldığını ancak ifadenin 19.20’da bittiğini kaydetti.

Avukat Yıldız İmrek de, iki yıldır ülkede en küçük demokratik hak ve özgürlükten dahi söz edilemediğini belirterek, “Siyasi iktidar ülkeyi fiili sıkıyönetimle idare ediyor” dedi. Başbakanın kamusal alanlara keyfi şekilde imar kararları verdiğini söyleyen İmrek, “Taksim Dayanışması siyasi iktidarın açık lafzıyla da mahkeme kararını uygulamayacağını ilan ettiği koşullarda anayasal haklarını kullanmak ve siyasi iktidarın hukuka uygun davranması sağlamak için bir araya gelmiştir” dedi. İddianame hakkında da konuşan İmrek, iddianamenin somut delillerden uzak, tamamıyla tevatürden oluştuğunu, özellikle iddianamenin giriş kısmında ne suçlamaların kişilerle bir bağının kurulduğunu, ne de olayın ne zaman, nasıl, hangi mekanda gerçekleştiği gibi en temel sorulara cevap vermediğini ifade etti.

DAVA 21 EKİME ERTELENDİ

Diğer sanıklar da suçlamaları reddederek, beraatlerini istedi. Verilen aranın ardından, mahkeme, tutuksuz Barış Akar’ın savunmasının alınması amacıyla hakkında yakalama kararı çıkarılmasına karar verdi. Duruşma 21 Ekim günü saat 09.30’a ertelendi.


DURUŞMADAN NOTLAR

* Salonda Taksim Dayanışması’na destek olmak için duruşmayı takip eden bir ressam başlarında beyaz güvercinlerle Taksim Dayanışması üyelerini ve mahkeme hakimini çizdi.
* İddianamedeki örgüt suçlaması ve delilleri okununca sık sık gülüşmeler yaşandı.
* Yapıcı savunmasında, “İddianamede olayları simit sarayından koordine ettiğime dair delil gösterilen fotoğraftaki kişi ben değilim. Her sarışını ben mi zannediyorsunuz?” deyince salonda uzun süre gülüşmeler ve alkışlar oldu.


‘HÜKÜMET YARGILANMALIDIR’

Duruşma öncesi Taksim Dayanışması üyeleri İstanbul Adalet Sarayı önünde basın açıklaması yaptı. Sendikaların, siyasi partilerin, kitle örgütlerinin de destek verdiği açıklamada Dayanışma adına konuşan TMMOB Genel Başkanı Mehmet Soğancı: “Anayasal hakların kullanılmasını engellemek suretiyle toplumu baskı altına almak isteyen bu davada yargılanan taraf ‘Bu hırsızlık, yolsuzluk, yalan ve talan iktidarı’ olacaktır. Savcı kararıyla dinlendiği belli olan İçişleri Bakanı Muammer Güler’in söylediği üzere Gezi’yi sermayeye peşkeş çekerek, şiddet emri bizzat Başbakan tarafından verilmiştir. Bu demokratik ve yasal eyleme yapılan saldırıdan dolayı yargılanması gereken kişi, meydanlarda bıkmadan usanmadan ‘Geziciler’ diye bağıran R. Tayyip Erdoğan’dır ve Hükümet üyeleridir” dedi.

TTB Genel Başkanı Özdemir Aktan da Gezi direnişi kapsamında yargılanan sağlık emekçilerini hatırlattı. Davayı utanç davası olarak nitelendiren Aktan, “Hükümet yasal düzenleme yaparak hekimlerin görevlerini yapmalarının önüne geçmek istiyor. Ama hekimler bütün zorluklara karşı yine görevlerini yapacaklar” dedi.

Bu davada özgürlüklerin ve demokrasinin yargılandığını ifade eden DİSK Genel Başkanı Kani Beko ise her daim Taksim Dayanışmasının yanında olacaklarını vurguladı.
KEKS İstanbul Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü ve SES Şişli Şube Başkanı Fadime Kavak da Gezi direnişinde kamu emekçilerinin de alanda olduğunu ifade etti.

Paylaş: