Kuluçka Makinesi Olmayı Reddediyoruz

Kuluçka Makinesi Olmayı Reddediyoruz

Genel Başkan Yardımcımız Şükran Doğan, Erdoğan’ın bir kez daha doğum kontrolü üzerinden kadınları hedef almasını Evrensel Gazetesi‘ne yazdı.

Şükran DOĞAN*

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir kez daha kadınlara “doğurun” buyurarak, şöyle dedi; “Zürriyetimizi artıracağız diyorum. Nüfus planlamasıymış, doğum kontrolüymüş, hiçbir Müslüman aile böyle bir anlayış içinde olamaz. Rab’bim ne diyorsa, sevgili peygamberim ne diyorsa biz o yolda gideceğiz. Birinci derecede görev annededir.”

TÜRGEV’in 20. yılında konuşan Erdoğan, “Yeni dönemi okul yapmaktan ziyade, okul müfredatının içeriğine yoğunlaşma dönemi olarak ilan edin” diyerek, istediği neslin yetişmesi için eğitimin içeriğine daha fazla müdahale edilmesi gerektiğini belirtti. Arzu edilenin dindar, kindar ve itaatkar bir nesil olduğu çok önceden söylenmişti zaten. Farklı olan bugüne kadar bilimsellikten uzak, hurafe ve dini söylemlerle doldurulan eğitim müfredatının daha da gericileştirileceğinin açık bir plan haline gelmesi.

3-5 çocuk isteminden, kürtaj yasaklarından, boşanmanın engellenmesi çalışmalarından doğum kontrolü tahammülsüzlüğüne kadar geldi Erdoğan. Bir kez daha ‘21. yüzyılı mı yaşıyoruz, yoksa Orta Çağ’ı mı?’ diye düşünmeden edemiyor insan. Kadın sağlığı hiçe sayılarak yapılmak istenen nüfus planlama(ma)sında kadının sağlığı da şer’i hükümlere havale ediliyor.

Doğumu teşvik için dini söylemleri kullanan Erdoğan ve AKP’sinin, sağlıksız ortamlarda doğum yaparken ölen anneler, yaşatamadığımız bebekler, tacizden korunamayan, iş cinayetlerine kurban giden çocuklar, sokak ortasında vurulan gençlere sıra geldiğinde dindarlığı yok oluyor.

“Doğurun” diyor sadece, ‘Doğan çocuklar ne durumda’ diye dönüp bakmıyor bile. Biz bakalım kısaca:
* 2006-2012 arası hem okuyan hem çalışan çocuk sayısı yüzde 64 artarak, 272 binden 445 bine yükselmiş. Okula gitmeyen çocuklar arasında çalışanların oranı yüzde 27’den yüzde 35’e yükselmiş
* 6-17 yaş grubundaki çocukların haftalık ortalama fiili çalışma süresi 40 saati bulmakta
* 2014 yılındaki her 100 iş cinayetinden 3’ü çocuk işçi
* TÜİK’in 2014 yılı ölüm istatistiklerine göre 2014 yılında 1 milyon 337 bin 504 canlı doğum, 14 bin 821 bebek ölümü gerçekleşmiş. 2013 yılında binde 10.8 olan bebek ölüm hızı, binde 11.1’e yükselmiş.
* Mayıs 2016 verisi, doğan her 1000 çocuktan 13.5’i, 5 yaşına gelemeden ölüyor
* TÜİK 22 Nisan 2015 açıklamasına göre; yaklaşık 17 milyon yoksulun yüzde 44’ü çocuk. Yoksullar içindeki çocuk oranı, nüfustaki çocuk oranını geçmekte.
* 2013 yılındaki hükümlülerin yüzde 3.8’i 12-17 yaş çocuklar. 2009 yılında oran yüzde 1.5 idi.
Çocuklarımız bir yandan yoksulluk çeker, bir yandan okul yerine sağlıksız koşullarda çalışmak zorunda kalırken, devletin baktığı çocuk sayısı nedir? Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü 2015 Aralık verilerine göre 0-18 yaş grubunda 12 bin 667 çocuk, yuva, yurt, sevgi ve çocuk evlerinde, 4 bin 615 çocuk koruyucu aile yanında, 71 bin 845 çocuk destekle aile yanında bakılmakta. Toplam 89 bin 127 çocuk devlet korumasından yararlanmakta. Ensar Vakfındaki taciz vakası ile gün yüzüne çıktı ki bu sayının daha fazlası yasal olmayan vakıf  ve derneklerin şefkatli(!) kollarına terk edilmiş.

FİİLİ YASAKLARIN BEDELİNİ KADINLAR ÖDÜYOR

Kürtajın ve sezaryenle doğumun fiilen engellenmesi yetmedi. Sırada kadınları doğum kontrolünden mahrum bırakarak zorla doğurtma var. Ucuz ve yedek iş gücü ordusunu çoğaltmanın, sermaye için ucuzun ucuzu iş gücü cenneti olmanın zorudur bu. Bedeli de kadınlara biçilmektedir.
Tıpkı sezaryen ve kürtajda olduğu gibi yasal olarak yasaklanamasa da devlet eli ile verilen korunma yöntemlerinin fiilen sınırlanması ve devlet baskısına dönüşmesi sürpriz olmayacaktır. Devamının erkek/koca baskısına dönüşmesinden kaygı duymak için neden çok.
Sağlık ocaklarının aile hekimliğine dönüştürülmesi ile anne-çocuk sağlığı izlemlerinde ve doğum kontrol yöntemlerinin uygulanmasında ciddi aksamalar olduğu bilinmektedir. 2013 yılında Batı Avrupa’da yüzde 66.6, Kuzey Avrupa’da yüzde 73.9 olan modern doğum kontrol yöntemi kullanım sıklığı Türkiye’de yüzde 47.4’tür. 2003 yılından sonra Rahim İçi Araç (RİA) kullanımı, 2008 yılından sonra hap kullanımı azalmış, kondom kullanımı artmıştır. Bu azalmalarda aile hekimliğine geçişle birlikte ekip hizmetinden uzaklaşılması, toplumun gebeliği önleyici hizmetlerden yeterince yararlanamaması, birinci basamakta bu hizmetleri verecek yeterli personelin bulunmaması, Sağlık Bakanlığının yeterli korunma malzemesi vermemesi önemli etkendir.
Doğum kontrol yöntemlerini kullanamayan, kürtaj olamayan ve doğurmak istemeyen kadınların merdiven altı yöntemlerle nasıl can verdiğini, nasıl ağır sağlık sorunları yaşadığını ciltlerle anlatacak kadın öyküleri mevcuttur.
Erdoğan’ın kadınları kuluçka makinesi olarak gören buyruğu ile kadınlara ödetilmek istenen bedel çok ağırdır. Kadınların daha çok yoksullaşması, istihdamdan daha fazla çekilmesi, sosyal yaşamdan soyutlanması, evine daha fazla kapanması, daha fazla şiddete maruz kalması, boşanmasının giderek zorlaşması, erkeğe bağımlılığının pekiştirilmesidir.
Kadınlar, uzun mücadelelerle kazandıkları haklarını korumada, kendileri üzerinden bütün bir toplumu Orta Çağ karanlığına geri götürmek isteyenleri tarihin çöplüğüne süpürmede en önde olmaya devam edecekler.

*EMEP Genel Başkan Yardımcısı

Kaynaklar;
DİSK-AR,Türkiye’de Çocuk İşçiliği Gerçeği Raporu-2015
halkinsagligi.org
“TÜİK: Sağlıkta Dönüşüm Çöktü” -Türkiye’de Bebek Ölümleri Arttı!/Onur Hamzaoğlu.
Devlet Gebeliği Önleyici Modern Yöntem Sunumundan Çekiliyor mu?/Dr. Fatma Özdemir, Dr. Başak Göktaş

Paylaş: