EMEP Zonguldak İl Başkanı Ateş Türeli, Zonguldak’ta kaçak maden ocağında çalışan Afganistanlı maden işçisinin yakılmasına karşı açıklamasında yerli ve göçmen işçilere birleşme çağrısı yaptı.
Emek Partisi Zonguldak İl Başkanı Ateş Türeli Zonguldak’ta kaçak işletilen bir maden ocağının sahiplerinin yaşamını yitiren Afganistanlı Vezir Mohammad Nourtani’yi üzerine benzin dökerek yakmasıyla ilgli açıklama yaptı. Yılın ilk on ayında en az 1634 işçinin iş cinayetlerinde yaşamını yitirdiğini belirten Türeli, “İşçilerin canı ve kanı üzerinden büyüyen bir Türkiye ancak bu büyümeden işçilere ve emekçilere ölüm, açlık, yoksulluk ve işsizlikten başka bir şey getirmemektedir” dedi. Ucuz emek gücü olan göçmen işçilerin ölüsünün patronlar için bir külfet olmadığını belirten Türeli, “Çünkü bu vahşi sermaye düzeninde kayıt dışı ve hesap sorulmaz fikrinin rahatlığı ve cüreti vardır. Tam da bu nedenle yerli göçmen ayrımı yapmaksızın işçi ve emekçiler birleşmelidir. Hem Türkiyeli hem de mülteci ve göçmen işçiler ucuz ve güvencesiz çalıştırılmaya, işçi cinayetlerine karşı birlikte mücadele etmeliyiz” diye seslendi.
VAHŞİ SÖMÜRÜ ÇARKI
Türeli’nin açıklaması şöyle:
Yerli ve yabancı sermaye için ucuz emek cenneti, işçi ve emekçiler için ise cehennem haline gelen bu düzen vahşette sınır tanımıyor. Zonguldak maden havzasında açılan kaçak maden ocakları ve bu maden ocaklarındaki ölümlere bu sefer vahşice bir ölüm daha eklendi.
Zonguldak’ta kaçak işletilen bir maden ocağında çalışan Afganistan uyruklu Vezir Mohammad Nourtani’nin çalıştığı kaçak maden ocağında fenalaşıp hareketsiz kaldığı, daha önce başka bir suçtan ceza alan kaçak ocak sahiplerinin, ‘Ortaya çıkarsa infazımız yanar’ düşüncesiyle hareket edip Nourtani’yi benzin dökerek yaktıkları tespit edildi.
Vahşice işlenen bu cinayet bir kez daha Zonguldak kömür havzasındaki vahşi sömürü çarklarının nasıl işlediğini ve ülkemizde yaşayan mülteci ve göçmenlere dayatılan şartları net bir şekilde ortaya koymuştur. Ülkemizde İş Sağlığı ve İşçi Güvenliği Meclisinin raporuna göre ekim ayında 150, yılın ilk on ayında en az 1634 işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi. İskenderun’da Tosyalı Demir Çelik fabrikasında gerçekleşen patlamada yanan işçinin üzerine damacana su dökülmesiyle Afganlı maden işçisinin üzerine benzin dökülerek yakılması işçi sınıfına dayatılan gerçeklerdir. Bu ‘büyüyen Türkiye’nin gerçek yüzüdür. İşçilerin canı ve kanı üzerinden büyüyen bir Türkiye ancak bu büyümeden işçilere ve emekçilere ölüm, açlık, yoksulluk ve işsizlikten başka bir şey getirmemektedir.
“UCUZ VE GÜVENCESİZ ÇALIŞTIRMA MEŞRULAŞTIRILMAK İSTENİYOR”
Yakın bir zamanda Türkiye Taşkömürü Kurumu’na 1500 işçi alımı için yapılan kurada yabancı uyruklu bir kişinin ismi çıkması Zonguldak kamuoyunda tartışmalara neden olmuştu. Muhalefet partilerinden sendikalara birçok kesim tepki göstermişti. Emek Partisi olarak o gün ne söylediysek bugün de yine tekrarlıyoruz: Dünyanın en ağır iş kollarından biri olan ve ölümle burun buruna çalışan maden işçilerinin kuyruğa girdiği bu düzene karşı tepki göstermemiz gerekmektedir.
Türkiye’deki mülteci ve göçmenlerin varlığı patronlar için ucuz iş gücü piyasasının oluşmasında fırsat olarak görülmüş, ucuz ve güvencesiz çalıştırma meşrulaştırmak istenmiştir.
“YERLİ GÖÇMEN AYRIMI YAPMAKSIZIN İŞÇİLER BİRLEŞMELİDİR”
Ucuz emek gücü olan göçmen işçilerin ölüsü de sermaye için patronlar için bir külfet değildir. Çünkü bu vahşi sermaye düzeninde kayıt dışı ve hesap sorulmaz fikrinin rahatlığı ve cüreti vardır. Tam da bu nedenle yerli göçmen ayrımı yapmaksızın işçi ve emekçiler birleşmelidir. Irkçılık ve ayrımcılığın yanı sıra kayıt dışı ve güvencesiz çalışma koşulları mülteci işçileri daha kötü koşullarda yaşamaya zorlarken aynı koşullar Türkiyeli işçilerin de yaşam koşullarını aşağıya çekmektedir. Hem Türkiyeli hem de mülteci ve göçmen işçiler ucuz ve güvencesiz çalıştırılmaya, işçi cinayetlerine karşı birlikte mücadele etmeliyiz. İnsanca yaşamak için ama en çok da yaşamak için örgütlenmeliyiz.”