EMPERYALİSTLERİN SAVAŞ MAKİNESİ NATO HALKLARIN DÜŞMANIDIR! TÜRKİYE NATO’DAN DERHAL ÇEKİLMELİDİR!
NATO bir “savunma” ittifakı değil, emperyalist savaşların baş mimarıdır. Sona eren NATO zirvesinde bu bir kez daha teyit edildi. Sonuç bildirgesinde her ülkenin silahlanma harcamasına ayıracağı pay daha önce gayri safi yurtiçi hasılasının yüzde 2’siyken yüzde 5’e çıkarıldı. Bu demektir ki emekçilerin cebinden savaş tüccarlarına gidecek pay yüzde yüzden daha fazla artmıştır.
NATO Zirvesinin sonunda konuşan Trump NATO ülkelerini bu payı ayırmaya zorunlu kılmış, İspanya gibi karara karşı çıkan bir ülkeyi de ticari anlaşmalarla bedel ödeteceğini söyleyerek tehdit etmiştir. Bu zirve konuşmasında ABD’nin İran savaşına müdahale ederken kullandığı füzeleri, bombaları öven Trump kürsüde deyim yerindeyse ABD silah pazarının da reklamını yapmış; silahların İran’da başarı kazandığını ileri sürerek ülkeleri silahlanma yarışına çağırmış ve hatta ABD’nin bu pazardan kazancının bütün ‘Batı Medeniyeti’ne ait olduğunu iddia etmiştir. Böylece İran saldırısını bir saldırı silahları resmi gösterisine çeviren Trump NATO’yu da bir pazara çevirmiştir. Bunu yaparken dünyanın güvenliğinin ABD çıkarları etrafında toplanmak olduğunun da altını çizmiştir. Kendi kamuoyuna Amerika’yı yeniden nasıl büyük yapacağını da göstermiştir; başkalarının kanıyla abad olmak.
NATO ABD ve müttefiklerinin bir saldırganlık örgütüdür. Dünyanın yeniden paylaşılması; sermaye birikimi ve dolaşımının önündeki en küçük engelin bile bertaraf edilmesi, halklara boyun eğdirilmesi ve büyük pazar paylaşımını düzenlemek için emperyalizmin amiral gemisi olarak hizmet etmektedir.
NATO dünya emekçilerinin ve halkların baş düşmanıdır.
NATO’da silahlanma için ülkelere yüklenen bedelden Türkiye’ye düşen pay 26 milyar dolardan 66 milyar dolara çıkacaktır. Bu durum ülkenin NATO talimatıyla adım adım savaş ekonomisine sokulması anlamına geliyor. Zaten sıcak paraya muhtaç hale gelen, enflasyonun tırmandığı, halkın yoksulluk sınırının altında ücretlerle yaşamaya mahkum edildiği bir ülkede bu karara itiraz etmeden onay veren saray iktidarı emekçilerin refahı için harcamaktan kaçındığı birikimi silahlanmaya harcamaya gönüllü olmuştur.
Etrafının ateş çemberiyle çevrili olmasını iç sermayenin büyüme imkanı olarak gören Türkiye yönetenleri halka ülkenin de saldırı altında olduğu, sıranın Türkiye’ye geldiğini söyleyerek kısıntıları, artırılmayan ücretleri bir milli güvenlik şartı olarak sunuyorlar. Söz konusu olan milli güvenliğin korunması değil sermayenin güvenli yayılma imkanlarının genişletilmesidir. İran saldırısı sırasında ABD’yi kınamaya yanaşmayan Erdoğan, NATO zirvesinde Trump’a teminatlar vermekten kaçınmamıştır.
Türkiye emekçileri için NATO üyeliği güvenliğin koşulu değil tersine güvensizlik kaynağıdır. Başka ülkelere yapılan ABD saldırılarına kalkış sağlanan üsler, yol geçen hanına dönüşen hava sahası ve limanlar NATO’nun kullanım alanındadır. Emperyalist müdahalelerin, askerî müdahalelerin, işgallerin, bölgesel çatışmaların hizmetine açıktır.
Bir çatışma örgütü, savaş makinesi ve hatta doğrudan doğruya kendisi bir silah olan NATO bölge ve dünya halklarının baş düşmanıdır.
Bu yüzden NATO’dan çıkılmalı, ülkedeki NATO üsleri kapatılmalı; Türkiye bu savaş makinesinin bir aygıtı olmayı reddetmelidir. Türkiye herhangi bir ülkeye saldırının pazarlık sahasına da girmemelidir.
Emek Partisi Genel Merkezi
