İskender Bayhan’dan süreç açıklaması: Ne bürokratik oligarşi izin veriyor ne de çağrılar karşılık buluyor
EMEP İstanbul Milletvekili İskender Bayhan, komisyonda yaptığı konuşmada, işçilerin kalıcı barış ve demokrasi talebini hatırlatan Bayhan, çağrıların neden yanıt bulmadığını sordu.
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un başkanlığında toplanan Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonunun 8. toplantısında, işçi ve memur sendikası konfederasyonlarının temsilcilerinin dinlendi. Ardından ise komisyon üyeleri söz aldı.
Komisyonda söz alan Emek Partisi İstanbul Milletvekili İskender Bayhan, İstanbul’da CHP il binasında yapılan polis müdahalesine, demokrasiye yönelik tehditlere ve işçilerin barış taleplerine dikkat çekti.
Bayhan konuşmasında 7 Eylül günü başlayan polis ablukasına karşı dayanışmaya gittiğini, şu sözlerle anlattı: “Ben de İstanbul’da, 20 saat, dayanışma için İstanbul İl Başkanlığında bulundum. 20 saat içerisinde tanık olduğum tabloyu ayrıntılı olarak anlatmak istemiyorum ama o gün milletvekili arkadaşlarımızla birlikte oradaydık ve bir şeyin altını çizmek istiyorum. Bir milletvekili olarak CHP İstanbul İl Başkanlığına girmemiz konusunda bize, burası özel mülk alanıdır, buradan geçemezsiniz denildi. Yaklaşık 1 km yürüyüp geçtiğimiz bir güzergâhın ardından il başkanlığına girdikten sonra, o özel mülk alanının yüzlerce polisle işgal edilip CHP İl Binasına baskın yapılmak üzere kullanıldığına tanık olduk. Burada yaşanan tartışma üzerine gazlı müdahale yaşandı. Ben de Ali Vekil (Gökçek) ve diğer vekil arkadaşlarla birlikte oradaydım.
Mesele sadece bizim gaz yememiz değil; biz Antep’te de gaz yedik, başka hak mücadelelerinde, özellikle işçilerin ve emekçilerin mücadelelerinde yanlarında durduğumuzda da benzer tablolarla karşılaşıyoruz. Ama bakınız, orada hiçbir güvenlik tedbiri yoktu ve il başkanlığında çok daha acı şeylerin yaşanmasını engelleyecek hiçbir tedbir önerisine yanaşmayan bir yaklaşım vardı.”
“Bürokratik oligarşi mi, teşkilatı mahsusa mı?”
Bayhan, yaşananların sorumlusuna dikkat çekerek, “Onun için burada iki şeyi söylemek istiyorum: İstanbul’a Cumhurbaşkanının, saray iktidarının çok sevdiği bir söylem var; bürokratik oligarşi mi hükmediyor, yoksa İstanbul’u bir teşkilatı mahsusa hücresi mi yönetiyor? Başta vali olmak üzere bu işlerin sorumlusu kim, ne oluyor? Bu sorulara yanıt vermek gerekir. Ayrıca bunun komisyondaki tartışmalarımızla de bir bağı var” şeklinde konuştu.
“Bu yaşanan saldırılar bu ülkeye güven mi veriyor?”
Bayhan şunları söyledi: “Bugün işçi örgütlerini, kamu işçileri örgütlerinin temsilcilerini dinledik. Özellikle Mahmut Aslan’ın Erzurum sürecine ilişkin anlattığı deneyimlere bakarsak, İstanbul’da CHP İl Başkanlığı binasında yaşanan gaz sıkma olayı da dahil, polis baskınının ve binlerce polisle yapılan kuşatmanın bu açıdan da dikkate alınması gerekir.
Meclis Başkanı ve Komisyon Başkanımız Numan Kurtulmuş sık sık şunu dile getiriyor: Bu sürecin iki kritik noktası var; birincisi güven vermek, ikincisi ise her türlü provokasyona, dış tehdide ve süreci zehirleyecek müdahalelere karşı özenli olmak. MHP Genel Başkanı da sık sık bunu dile getiriyor. Peki, şimdi olup bitenlere bu gözle bakalım: Bunlar güven mi veriyor bu ülkeye. Yoksa o sürekli vurgulanan tehlikeleri mi artırıyor? Bunun sorumlularının bunu tekrar düşünmesi gerekir.”
“Barışın sağlanması için somut adımların atılmasını bekliyorlar”
Sürece ilişkin tartışmaları çeşitli işçi toplantılarında, işçilerle, emekçilerle buluşarak paylaştıklarını ve değerlendiklerini söyleyen Bayhan, “Bugün de işçi ve emek örgütlerini dinledik. Ben Bursa Gemlik’te bulunan ve sendikalaştıkları için işten atılan Roda Port işçileriyle, Eskişehir’de haksız yere işten atılan Eti işçileriyle sohbet ettiğimde şunu gördüm: İşçi arkadaşlarımızın önerileri üzerinden iki şeyi vurgulamak istiyorum.
Bir, bu ülkenin işçileri ve emekçileri, bu meselenin kalıcı bir barışla ve gerçekten silahların sustuğu, barışçıl ve demokratik çözümün önünün açıldığı bir süreçle sonuçlanmasını umut ediyorlar. Yaşadıkları emek sömürüsü ve haksızlıklarla bağlantı içerisinde düşünüyorlar ve eğer bir güvensizlik yaşıyorlarsa, bunun temel nedenlerinden birini bu oluşturuyor. İkinci olarak da bir an önce kalıcı barışın sağlanması için somut adımların atılmasını bekliyorlar. Bu adımların, barışın ekmeklerini büyütecek bir sonuç doğurmasını bekliyorlar. Dahası bunu olup olmayacağını soruyorlar: Gerçekten buna hizmet edecek mi, böyle bir sonuç olacak mı? Biz işçi sınıfına ve emekçilere bu konuda olumlu yanıt vermek istiyoruz. Ama gördük ki ne İstanbul’daki bürokratik oligarşi buna izin veriyor, ne de Meclis Başkanı ve Komisyon Başkanı olarak Numan Kurtulmuş’un çağrıları, bu ülkenin yöneticilerinin iki kulak deliği arasında duramıyor. Bunun altını çizmek istiyorum” ifadelerini kullandı.
