Sennur Sezer’e, şaire, yoldaşımıza; o ısrar ve kavga elçisine hayranlık ve kıymetle…
Zamanın kapılarından geçmenin bütün ilmini öğrendi ve ayakta kalarak, yüzü güneşe dönük yazdı Sennur. Taşkızak Tersanesi’nden dünyaya açılan bir pencerede çoğalttı denizin dalgasını; yakasına taktığı pas ve deniz kokusuyla yoğurdu ekmeğini. Emeğin değeriyle adını yan yana getirmenin bir adı oldu Sennur. Hepimiz onun Gecekondu’sunda büyüdük; o Gecekondu’nun kapısında açan çiçeklerden öğrendik adımızı.
Bir çocuğa seslenirken ya da elini tutarken, yanımızdakine Sennur seslendi arkamızdan; barikatın bu yanında ya da bir grev çadırının önünde, oyalı mendiliyle halay başı oldu ve bize yol gösterdi. Bir dengbêjdi; bir halkın ağıtlarını bıraktı avuçlarımıza. Ateşlenen bir çocuğun annesi olarak, kuşlarla sınavını; vefayı ve sevmenin vazgeçilmez gücünü aktardı bize.
Bitmeyen bir yazma sevinci, bitmeyen bir örgütlü olma kararlılığı ve ısrarı… Belki kâğıdın bulunduğu günden bu yana, yazmanın ve bir kadının yanında eş olmanın adımları… Yumruğunu sıkıp geleceğe umutla bakmanın ve direnç dolu bir ömrü ömrümüzle ortak kılmanın Sennur’u oldu. Yaşadı. Yazdı. Direndi. Emek verdi. Gördü ve aktardı. Az olanı çok kılmak ve paylaşmak için ses oldu.
Kadın yoldaşlarının omuzlarında onu sonsuzluğa uğurladığımızda, yağmurdan kalan toprak kokusu da tanıklık etti çabasına ve emeğine. Marx’ın mezarında yetişmiş bir gül gibi yaşadı; nicedir dünya işçi sınıfının sesi ve ışığı yoldaşlık ediyor uykusuna. Anısına ve mücadelesine saygıyla.
Bunca yıl sonra Sennur Sezer’e, şaire, yoldaşımıza; o ısrar ve kavga elçisine hayranlık ve kıymetle…
Seyit Aslan
Genel Başkan
