Üreticiye destek değil köstek düzeni
Saray rejiminin yöneticileri geçen yıla göre destekleri artırdıklarını söylese de tarım desteklerinin GSYH içindeki payı da onun içinde hayvancılığa ayrılan pay da azaldı.
“İthalatla, artan et fiyatlarını düşüreceğiz”, “İthalata mecbur kalmamak için son kez et ithalatı yapılacak” denerek girilen ithalat bağımlılığı yolunda, et fiyatları düşmediği gibi ithalat da azalmak bir yana hep arttı.
Varlık sebebi ülke hayvancılığını geliştirmek ve besici köylüleri desteklemek olan Et ve Süt Kurumu (ESK), Saray rejiminin et ve hayvan ithalat müdürlüğü gibi çalıştı. ESK, 2024 yılında elde ettiği 11 milyar liralık kârın 4.3 milyar lirasını canlı hayvan ve et ithalatından kazandı. Bu kârın birinci nedeni ise kilosu 3.90 dolara ithal edilen besilik danaların 6 dolara besicilere satılmasıdır. ESK, “Elde edilen para hayvancılığın geliştirilmesinde kullanılacak” dedi ama ithalat artarken, hayvancılık geriledi.
Et ve hayvan ithalatının başladığı 2010 yılından bu yana geçen 15 yılda 12 milyar dolar (504 milyar TL) para harcandı. Ülkeyi anonim şirket gibi yöneten Erdoğan iktidarı, temel gıda maddelerinin al-sat komisyonu üzerinden elde ettiği kârı da “İtibardan tasarruf olmaz” diyerek, har vurup harman savurdu.
Bir tarafta, artan et ve hayvan ithalatı diğer tarafta azalan hayvancılık destekleri ile 5 yıldır tarım destekleri içinde hayvancılığa ayrılan pay sürekli düşüyor. Tarım destekleri içinde hayvancılığa ayrılan pay 2020 yılında yüzde 41’di. 2021 yılında yüzde 32’ye, 2022’de yüzde 25’e, 2024’te yüzde 22’ye ve bu yıl ise yüzde 20’ye kadar geriledi. Gelinen noktada toplam tarım destekleri içinde hayvancılığa ayrılan payın oranı, yarı yarıya azaldı.
Saray rejiminin yöneticileri geçen yıla göre destekleri ne kadar artırdıklarını söyleseler de hem tarım desteklerinin GSYH (milli gelir) içindeki payı azaldı hem de tarım destekleri içinde hayvancılığa ayrılan pay azaldı. Halktan topladığı vergilerle sermayeyi destekleyen Saray rejimi, tarımda ithalatçı politikalarla tarım ve gıda tekellerini desteklemeye devam etti.
Müjde veriyoruz diyerek “Brezilya ve Uruguay’dan et ithalatı için talimat verdiğini” söylemekle ya da kendisi de ithalata bağımlı Bosna Hersek’ten et ithalatıyla hayvancılığın gelişmediği ve ithalatın azalmadığı pek çok kez görüldü.
Çözüm nerede derseniz, çözüm çiğ süt üreticisi köylülerin desteklenmesindedir.
Dünyanın her yerinde (süt yem paritesinde) 1 litre süt ile en az 1.5 kg yem alabilen hayvan yetiştiricisi köylüler, ülkemizde bu orandan yoksun durumdalar. Süt ucuz, yem pahalı. Artan yem fiyatlarıyla baş edemeyen hayvan yetiştiricileri inekleri kesime götürdüğü sürece hayvancılık gelişmez. Çünkü inekler kesime gidince doğum olmaz ve doğum olmayınca buzağı, buzağı olmayınca dana, dana olmayınca düve, düve olmayınca inek olmuyor. İneğin varlığı da (süt yem paritesinde) çiğ süt fiyatının yüksekliğine bağlıdır.
Velhasıl süt ineğin, inek dananın, dana da hayvanın devamını sağlıyor. İthalat ise et fiyatlarını baskılayarak düşürdüğü için “Bedavaya satacağım hayvanı neden besleyeyim” dedirterek, ineklerin kesime gitmesine sebep oluyor.
Lafı uzatmaya gerek yok.
İneklerin kesime değil doğuma gitmesi gerekiyor. Köylünün inekten sağdığı sütün fiyatını, süt sanayicileri değil köylü belirlemeli. Yem fiyatları ucuzlamalı ve destekler artırılmalı.
İthalat durdurulmalı ve Et Süt Kurumu hanesine kâr diye yazdığı paraları hayvancılığın desteklenmesine harcamalı. Hayvancılık yapan köylülerden yayla ve meralar için para alınmasına son verilmeli. Sürü yetiştiricisi (çoban) destekleri artırılmalıdır. Bir de tabii olmazsa olmaz, üretici köylünün örgütlenmesinin önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır. Başta Yunanistan, Fransa ve Almanya olmak üzere Avrupa köylüsü gibi ülke köylüsü de sendikalaşmalıdır. Böylece tarım ve gıda tekelleri lehine uygulanan politikaları tersine çevirebilir ve emeğinin alın terinin karşılığını alma yolunda bir mevzi kazanmış olurlar.
Sedat Başkavak
Genel Başkan Yardımcısı
